Kişilik Gelişimi

Dizi ve Filmlerdeki Kadın Karakterlerin, Kız Çocuklarının Kişilik Gelişimleri Üzerindeki Olumsuz Etkilerinin İncelenmesi

Çocuklarıyla ilgilenmeyen, onlarla vakit geçirmek ve onların gelişimlerini olumlu yönden etkilemek yerine tamamen kendisiyle meşgul olan ebeveynler çoğunlukla çocuklarını dizi ve filmlerle oyalamaktadırlar. Oysa çocukların; iletişime, ilgiye, rol model alıp uygulayabilecekleri olumlu davranış ve tutumlara ihtiyaçları vardır. Dizi ve filmlerle saatlerini harcayan bir çocuk; önce iletişim becerisi geliştirme ihtimalini yitirecek daha sonrasında ise rol model alabileceği olumlu davranışlar yerine çoğu olumsuz olan davranışları benimseme yoluna gidecektir. Çocuk tamamen karmaşayla dolu bir dünyaya girecektir, neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edemeyecek çoğu zaman dürtüsel ve saldırgan davranacaktır . (Burada sadece fiziksel saldırganlık değil aynı zamanda sözel saldırganlık da kastedilmektedir.)

Maalesef ki dizi ve filmlerde çoğunlukla yaşanan problemler karşısında yüksek düzeyde sinir krizleri geçirip ağlayan, her yere / herkese öfkeyle saldıran, intikam planları yapan, entrikalara başvuran, karşılaştığı problemleri tek başına soğukkanlılıkla aşamayan, kurtarılmayı bekleyen kadın karakterler olmaktadır. Çocuk saatlerce bu örneklere maruz kaldıktan sonra yaşadığı herhangi bir problem karşısında tamamen bu şekilde tepki vermeyi benimseyecektir ve bu tepkisi çoğu zaman onun bilinçli seçimi bile olamayacaktır çünkü o tüm bu karakter özelliklerine maruz kaldığı süreler sonucunda bu tür davranış ve tutumların tamamen olağan ve zararsız olduğunu düşünecek daha sonrasında ise tüm bu davranış ve tutum, düşünce ve duygu örneklerini bilinçaltında aynı bu şekilde kodlayacaktır.

Dizi ve filmlerdeki kadın karakterlerin çoğunlukla güçsüz, sosyoekonomik durumu düşük, tek başına bir şey başaramayan, sürekli ağlayan ve kurtarılmak için zengin ve yakışıklı birine muhtaç biri olarak yansıtılması oldukça tehlikeli ve gerçekdışı bir durumdur. Bu tür olumsuz örneklerle baş başa bırakılan ve rol model alabileceği başka bir olumlu örnek olmayan bir kız çocuğunun yaşadığı her olumsuz olayda sürekli olarak ağlaması, kendisini sürekli güçsüz ve çaresiz hissetmesi, tek başına problemlerin üstesinden gelebileceğine inanmaması, hayattaki tek hedefinin zengin ve yakışıklı biriyle evlenmek olması çok yüksek bir ihtimaldir. Oysa kız çocuklarına güçlü olması, problemlerin üstesinden tek başına gelebilecek kadar soğukkanlı ve mantıklı olması, her zaman elinin altında bulunan alternatif seçeneklere sahip olması ve hiçbir zaman pes etmemesi, korkusuz ve cesaretli olması, kurtarılmak için bir başkasına ihtiyacı olmadığı çünkü bir kişiyi ancak kendi kendisinin kurtarabileceği, aşkın; zengin ve yakışıklı birinde değil de kalbinin ve aklının uyuştuğu, birlikte mutlu olup birlikte özgürleşebilecekleri birinde aranması gerektiği öğretilmelidir.

Ve en önemlisi hayattaki tek hedefinin evlenmek değil; başarılı, cesaretli, karakterli, olgun, kendisini keşfedebilmiş ve başka insanların da kendilerini keşfedebilmelerine yardım edebilmiş, ihtiyacı olan herkese elini uzatabilmiş, intikam hırsıyla dolmamış, boş entrikalarla vaktini harcamamış, ruhunu, aklını ve kalbini temiz tutmayı başarabilmiş ve kinle kirlenmemiş, sözleriyle davranışları birbiriyle uyumlu olan biri olması ve öncelikli hedeflerinin bunlar olması gerektiği özenle belirtilmelidir ve özellikle ebeveynler de bu tür hedeflere ve özelliklere sahip olarak çocuklarına rol model olmalıdırlar.

Aksi takdirde maalesef ki bu kız çocuğu, yetişkin bir kadın olduğunda gerçek hayatı tamamen dizi ve filmlerdeki gibi sanacak; sürekli kurtarılmayı bekleyecek, en ufak bir problem bile onun için büyük bir dram haline dönüşecek bunun sonucunda büyük yıkımlar yaşayacak, sürekli başkalarından medet umacak, başkalarını kendisi için bir kurtarıcı olarak görecek, onlarla ilgili gerçekdışı hayaller kuracak ve başkalarının peşinde sırf kurtarılma umuduyla oradan oraya savrulacaktır... Ve yaşadığı her ilişki kendisinin gerçekdışı beklentilerini karşılamadığında, karşısındaki erkek umduğu gibi kurtarıcısı olmadığında yaşayacağı yıkım her defasında daha da büyük ve sarsıcı olacaktır.

Burada asıl öğrenilmesi gereken durum ilişkilerde "kurtarıcı" arayışının olmaması gerektiğidir. Kendisini kurtarmayı başaramamış bir insanı kimse kurtaramaz, kurtarıldığını sandığı her anda bir yanılgıdan başka bir şey değildir çünkü kişinin önce kendi zihni ve iç dünyasında kurtarılması gerekir bunu da ancak kişinin kendisi sağlayabilir çünkü hiçkimse kişiyi kendisinden daha iyi tanıyamaz... Bu sebeptendir ki kişi kendisini detaylıca keşfetmeli ve keşfetmeyi de bırakmamalıdır kişi kendisini gerçek anlamda tanıdıkça ne istediğini bilecek ve buna göre gerçekçi hedefler belirleyerek mutluluğu hayal dünyasında değil gerçekçi istekler de aramaya başlayacaktır ve asıl mutluluğun kendi kendine yetebilmek olduğunu anlayacaktır.

Aksi takdirde kişi daha kendisine bile yetemezken, bir başkasına yetmesi ya da bir başkasını mutlu edebilmesi mümkün olmayacaktır çünkü kişi daha kendisine bile yetememekte ve daha kendisini bile nasıl mutlu edeceğini bilememektedir. Bunun sonucunda ise yaşadığı ilişkiler her bittiğinde artık kurtarılmayacağına inanıp her şeyden özellikle de kendisinden daha da uzaklaşacaktır böyle bir durumun sonucunda ise kişinin depresyona girme ihtimali oldukça yüksektir. Maalesef ki bu tabloya özellikle umutsuzluk ve çaresizlik hislerinin yoğun olduğu vakalarda intihar da eşlik edebilmektedir. Bu yüzden ebeveynler kız çocuklarına ve onların karakter gelişimlerine özenli olarak vakit ayırmalı, onları cesaretlendirmeli, risk almaktan korkmamalarını sağlamalı ve problemlerinin üzerine gidebilecek kadar korkusuz yetişmelerini sağlamalıdırlar.

Pinterest
Yorum yazabilmek için giriş yapmalısınız.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.

Fill out this field
Fill out this field
Lütfen geçerli bir e-posta adresi girin.
You need to agree with the terms to proceed

Menü